Tel: +90 (412) 241 1000/8568 | Mail: cumaliz@yahoo.com


Abutilon theophrasti Med.
ADLANDIRMA
Abutilon theophrasti Med.
A. abutilon (L.) Rusb, A.avicennae Gaerth, Sida abutilon L.
İmam pamuğu, Hint Keneviri
Velvetleaf
Çin (Spencer, 1984), Hindistan (Mittich, 1991)
TAKSONOMIK GRUPLANDIRMA
Alem:
Plantae
Şube:
Charophyta
Sınıf:
Equisetopsida
Alt Sınıf:
Magnoliidae
Takım:
Malvales
Aile:
Malvaceae
Cins:
Abutilon

DOSYALAR
Alıntı için: IŞIK D., 2015. Abutilon theophrasti Med. S: 132-142. TÜRKİYE İSTİLACI BİTKİLER KATALOĞU,  Editör Huseyin ONEN, T.C. GIDA, TAR. VE HAY. BAKANLIĞI. TAGEM, Bit. Sağ. Araş. Daire Başk., Ankara, ISBN: 978-605-9175-05-0 
TANIMI VE BİYOLOJİSİ
Ülkemizde önemli sorunlara yol açan istilacı bitkilerden olan Abutilon theophrasti Medic. tüm dünyada Malvaceae familyasının en önemli yabancı otlarından kabul edilmektedir (Novak, 2007). A. theophrasti tek yıllık, tohumla çoğalan ve yayılan bir bitkidir (Şekil 1 ve Şekil 2). Bitki, dik görünümlü, boyu 1-2.5 m’ye kadar büyüyebilmekte, ince uzun ve birçok yan dalı olan kazık köke sahiptir. Sap genellikle üst kısmında dallanmış ve kadife gibi tüylüdür. Yapraklar alternat dizilişli, basit veya palmat loblu olup, büyük (yaklaşık 7-20 cm genişliğinde), uzun saplı ve kalp şeklindedirler. Yaprak şekli nedeniyle ilk kez İbn-i Sina (Avicenna) tarafından  ebegümeci veya duta benzeyen bitkiler için kullanılan "abutilon" kelimesi bitkinin cins ismini oluşturmaktadır (Mittich 1991).

Çiçekler yaprak koltuklarından tek tek çıkar, iki eşeyli olup ışınsal simetriktirler. Pedunkul petiolden kısa, çanak ve taç yapraklar 5’er adet, taç yapraklar sarı veya sarımtırak turuncu renkte, açıldığında 1,3 - 2,5 cm genişliğinde; erkek organlar çok sayıda, dişi organ 1 adet, ovaryum üst durumlu olup 5 veya daha fazla karpelden oluşur (Şekil 3).

Meyve beher ya da fincan şeklinde, 12 - 15 adet ucu sivri karpelden (tohum zarfı) oluşmuş dairesel küme şeklinde, 1,3 - 2,5 cm uzunluğunda ve 2,5 cm genişliğinde olup tüylüdür. Her karpel dış kenarı boyunca dikey bir yarıkla açılır ve bir ila üç tohum ihtiva eder. Tohumlar morumsu kahverengi, böbrek şeklinde, çentikli, basık, 1 mm kalınlığında ve 2-3 mm uzunluğundadır (Şekil 3). İmam pamuğu hekzaploid tür olup 2n: 6x: 42 kromozoma sahiptir (Warwick ve Black, 1988). Sağlam bir tohum kabuğuna sahip tohumlar çiftlik hayvanlarının sindirim sisteminden zarar görmeden dışarı atılır (Mittich,1991).

A. theophrasti kendine döllenen bir bitki olup, bir bitki bir sezonda 10 -199 kapsül ve her kapsülde 35-45 tohum olmak üzere toplam 700 ila 17000 tohum meydana getirebilir (Winter, 1960). Tohumlar daha çok ilkbahar olmak üzere vejetasyon dönemi boyunca çimlenebilirler. Ayrıca sezon sonunda çimlenen tohumlardan oluşan küçük bitkiler bile başarılı bir şekilde çiçek açıp tohum bağlayabilmektedirler (Mittich, 1991). Tohumlar toprakta veya kuru depolama koşullarında 50 yıldan fazla dormant halde kalabilirler. Yapılan bir çalışmada toprakta 39 yıl gömülü kalan tohumların %43 oranında çimlendikleri ortaya konulmuştur (Toolen ve Brown, 1946). Tohumlar en fazla toprak yüzeyine yakın 2-3 cm derinlikten çimlenerek çıkış yaparlar.Tohumlar ve tohum kabukları aynı zamanda bakteri ve fungusların gelişmesini inhibe eden kimyasal ve mikrobiyal ajanlar ihtiva ederler (Mittich, 1991).  

A.theophrasti’nin fide yaprakları (kotiledon) nispeten birbirlerinden farklı şekillere sahiptir. Kotiledon yapraklardan birisi yuvarlağa yakınken diğeri daha çok kalp şeklindedir (Şekil 2). Bu kotiledon yaprakların her iki yüzü de küçük tüylerle kaplıdır (Carey ve ark., 1993). Erken dönemde açan çiçekler verimsiz olup açtıktan 1-2 gün sonra dökülürler. Yeni çiçekler her iki günde bir ortaya çıkar ve açtıkları gün tozlaşırlar. Tohumlar polinasyondan sonraki 17-22 günde olgunlaşırlar (Winter, 1960).

İmam pamuğu uzun dik büyüme özelliği, yumuşak ve dokununca kadifemsi yapıdaki geniş alternat dizilişli kalp şeklindeki yaprakları, küçük sarı ve sarımsı turuncu çiçekleri, belirgin siyah kapsülleri ve özellikle geç sonbaharda dik dallı çok sayıda tohum kapsülü bulunduran kahverengimsi siyahımsı gövdesi nedeniyle kolayca ayırt edilebilir (Şekil 3).


EKOLOJİK İSTEKLERİ VE DAĞILIM ALANLARI
A. theophrasti’nin anavatanı Çin veya Hindistandır. M.Ö. 2000 yılından beri Çin’de lif bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Günümüzde halen ip, kaba kumaş, kâğıt, ağ ve gemiler için kalafat yapmak amacıyla lif elde etmek amacıyla Çin ve civarlarında üretilmektedir (Spencer, 1984).

İmam pamuğu 1700 yılında önce ürüne karışan tohumları sayesinde veya bilerek bazı kişiler tarafından Kuzey Amerika’ya giriş yapmış ve doğu kıyılarında yayılış göstermiştir. Amerika’daki koloniler ip ve kumaş yapmak amacıyla lif üretimi için 1700’lü yılların ortalarından itibaren yaklaşık 100 yıl süre ile yoğun bir şekilde imam pamuğu yetiştiriciliği yapmışlardır (Spencer, 1984).

A.theophrasti bir çok Avrupa ülkesinde sorun teşkil eden yabancı otlardan birisidir. Avrupa’ya 19. asrın ortalarında giriş yaptığı tahmin edilmektedir. Ancak Avrupa'da bitkiye ilişkin ilk kayıtlar 1930’lu yıllarda yapılmış, 1970 yılından sonra ise tarım alanlarında önemli sorunlar oluşturmaya başlamıştır. Özellikle güney ve güney batı Avrupa ülkelerindeki tarım alanları A. theophrasti ile yoğun bir şekilde istila edilmiş durumdadır. Son dönemde orta Avrupa ülkelerinin de artan oranda A. theophrasti  istilası ile karşı karşıya olduğu bildirilmiştir (Follak ve ark., 2014). Örneğin, Hırvatistan’da ilk kayıt 1869 yılında yapılmış, tarım alanlarında yabancı ot olarak tanınması 1980’lerden sonra özellikle 1990’lı yılların ortalarından sonra başlamıştır (Galzina ve ark., 2011). Bitki ayrıca Japonya’ya (Enomoto, 1997), Akdeniz ülkeleri (Warwick ve Black, 1988), Afganistan, Pakistan ve Nepal’de (Spencer, 1984) gibi pek çok ülkede istilacı olarak kayıt altına alınmıştır. Dolayısıyla nerede ise bütün dünya genelinde görülen önemli bir istilacı bitki konumundadır.

İmam pamuğunun ülkemize ne zaman ve nasıl girdiği konusunda kesin bilgiye ulaşılamamıştır. Bitkinin ülkemizde lif bitkisi olarak kullanılmadığı dikkate alındığından kasti olarak ülkeye sokulması mümkün görülmemekte, muhtemelen tesadüfen ülkeye sokulduğu (tohumluk, hayvan yemi, kuru ot ve saman vb. ile karışık halde) düşünülmektedir. Davis’in Türkiye florası adlı eserinin 1666 yılında yayınlanan 2. cildinde bitkinin İstanbul, Ankara ve Rize’de bulunduğu bildirilmiştir. Bitki Karadeniz bölgesinde 1973 yılında yapılan bir çalışmada ise mısır alanlarında sorun olan yabancı otlar arasında sayılmıştır (Kasa, 1975). Günümüzde bitki başta Akdeniz, Karadeniz, Marmara ve Ege Bölgeleri olmak üzere Türkiye’nin bütün sahil bölgeleri ve geçit bölgelerini istila etmiş durumdadır.

İmam pamuğu hızlı büyüme yeteneğine ve yüksek fotosentez oranına sahip, tek yıllık, yazlık bir C3 yabancı otudur (Regnier ve ark., 1988). Aşırı uzun ömürlü tohumları nedeniyle kontrolü oldukça zordur. Ilıman iklim bitkisi olup nemli ve bitki besin maddesince zengin yerleri sever (Warwick ve Black, 1988). Topraktaki kuraklık artıkça bitkinin gelişimi  gerilediğinden (Munger ve ark., 1987) kurak alanlardan ziyade daha çok yağışın ve sulama imkanlarının çok olduğu bölgelerde yayılım göstermektedir. A. theophrasti pH’ı 6.1 ila 7.8 arasında değişen alüvyal topraklardan, killi tınlı topraklara kadar birçok toprak tipinde bulunabilmektedir (Warwick ve Black, 1988). Bitki tarım alanlarında özellikle ilkbaharda sıraya ekim yapılan mısır, soya, şeker pancarı, patates, ayçiçeği, soğan ve sebze gibi kültür bitkileri ile tarım dışı boş döküntü alanlarını istila etmektedir. Nitekim ABD’de soya ve mısır üretimini etkileyen en önemli yabancı otlardan birisi olarak kabul edilmektedir (Bridges, 1992). Çünkü bir C3 bitkisi olan A.theophrasti, CO2 asimilasyonunda büyük miktarda N biriktirmesi gerekmektedir. Bu nedenle bir C4 bitkisi olan mısırdan daha düşük fotosentetik N kullanım etkinliğine sahip (Brown, 1978, 1985; Sage ve Pearcy, 1987) olan bitki azot sınırlı olduğunda, gelişimini sürdürmek için azot alımını mısırdan daha fazla artırmak zorunda kalmaktadır. Bunu 1) kökteki biyomas miktarını artırarak, 2) kök morfolojik karakterini değiştirerek, 3) köklerin N alım etkinliğini artırarak ya da 4) bu faktörlerin bazı kombinasyonları ile yapabilmektedir. Bu nedenle de A. theophrasti mısırdan daha fazla N alım etkinliğine sahiptir (Bonifas ve Lindquist,2006).

A.theophrasti dünyada mısır, soya, şeker pancarı gibi yazlık yetiştiriciliğin yapıldığı tarım alanlarında hızla yayılım göstermektedir. A. theophrasti’nin ABD’deki yayılması mısırda, kısmen düşük oranda atrazinin bulunan herbisit kombinasyonlarının kullanılması, 2,4-D’nin daha az kullanılması ve daha az mekanik mücadele yapılmasından kaynaklanmaktadır.

YAYILMA ŞEKLİ
A. theophrasti sadece tohumla ürediği için yayılması da tohumların taşınması yoluyla meydana gelmektedir. Bitkinin tohumları çeşitli şekillerde insanlar, hayvanlar, tarım alet ve makineleri vb ile taşınabilmektedir. Ayrıca, bulaşık tohumluk, çiftlik hayvan yemi, kuru ot ve saman gibi ürünler ile geniş alanlara ve uzak mesafelere yayılabilmektedir. Ülkemize de hayvan yemi olarak ithal edilen mısır, soya gibi bitkilerle tohumları taşınmaktadır. 

Tarım alanları dışında özellikle yün ve pamuk, soya, şeker pancarı ve yağlı tohumlu bitkileri işleyen fabrikaların atıklarının boşaltıldığı şehirlerin döküntü alanlarında, tren istasyonu, liman ve silo gibi taşımacılığın yoğun yapıldığı yerlerdeki kullanılmayan alanlar ile nehir kenarlarında yoğun olarak bulunmaktadır. Bu da bitki tohumlarının yayılmasının büyük oranda bitkisel üretim faaliyetlerinin bir sonucu olduğunu göstermektedir.

ZARARI VE KONTROLÜ
Oluşturduğu Zararlar: A. theophrasti tarım alanlarında bulunan en zararlı yabancı otlardan biridir (Spencer, 1984; Işık, 2005).  Farklı kültür bitkileri ile rekabetinden dolayı verimde önemli kayıplar oluşturduğuna dair pek çok çalışma mevcuttur (Işık, 2005). İmam pamuğu düşük güneş ışığı koşullarında dahi (kısmen gölgede kaldığında) etkili olup, iyi gelişme göstermekte ve ürün kanopisi altında bile kültür bitkisiyle rekabet edebilmektedir (Mitich, 1991). Özellikle mısır alanlarında önemli ürün kayıplarına neden olan bitki (Spencer, 1984), mısır dışında, soya, şeker pancarı ve pamuk ile de çok yoğun bir şekilde rekabete girmektedir (Şekil 4). Diğer yandan imam pamuğu özellikle aynı bitkinin sürekli yetiştirildiği monokültür tarım sistemlerinde toprakta tohum bankası oluşturmak için uygun ortam bulduğundan dolayı daha büyük sorun oluşturmaktadır (Mitich, 1991). 

İmam pamuğunun  rekabet seviyesinin yüksekliğini gösteren birçok çalışma mevcuttur (Bauer ve ark., 1991; Işık, 2005). Nitekim A. theophrasti’nin farklı yoğunluklarının soyada verim kayıplarına etkisinin belirlenmesi amacıyla Samsun'da yapılan 3 yıllık bir çalışmada imam pamuğu yoğunluğu arttıkça verimde polinominal bir azalma meydana geldiği belirlenmiştir. Elde edilen verilere göre metrekarede 2 A.theophrasti bulunduğunda %11,4 bitki/m2 bulunduğunda %25,8 bitki/m2 yoğunluğunda %38 ve 16 bitki/m2 yoğunluğunda ise %49 oranında verim kaybı meydana gelmiştir (Işık, 2005). Benzer şekilde çevre şartlarına da bağlı olarak imam pamuğu mısır verimini %0 ila %80 arasında azaltabildiği (Lindquist ve ark. 1996), mısıra 5 cm mesafede büyüyen imam pamuğunun ise %51 - 91 oranında verim kaybına neden olduğu bildirilmiştir (Sterling ve Putnam, 1987). Şeker pancarında yapılan bir çalışmada ise 30 m’lik bitki sırasında 6 - 24 adet imam pamuğu olduğunda şeker pancarı kök veriminde %14-30 oranında kayıp meydana gelmiştir (Schweizer ve Bridge, 1982). Ayrıca, bitki düşük yoğunluklarda (2,4 – 4,7 bitki/m2) dahi soyada kuru madde miktarı, çiçek nodu ve tane veriminde önemli düşüşlere neden olmaktadır (Dekker ve Meggitt, 1983). 

Yukarıda açıklandığı üzere imam pamuğunun rekabet yeteneği oldukça yüksek olup tarım alanlarında mutlaka mücadele etmeyi gerektirmektedir. İmam pamuğu ile bulaşık tarlalarda 6 hafta boyunca mücadele yapılmadığında mısırda %70 verim kayıpları meydana geldiği belirtilmektedir (Campbell ve Hartwig, 1982). Çıkış sonrası bentazon uygulaması yapıldığında ekonomik zarar eşiğinin her 10 m2 için 2,6 A. theophrasti olduğu (Bauer ve Mortensen, 1992); başka bir çalışmada 100 m2 de 2.5 fide olduğu belirlenmiş, bu durumda yapılan kültürel işlemlerin yıllık net geliri %13 kadar artıracağı ve uzun dönemde herbisit kullanımını %26’ya kadar azaltabileceği bildirilmiştir (Lindquist ve ark., 1995). 

A. theophrasti aynı zamanda allelopatik etkiye de sahiptir. İmam pamuğunun yapraklarından elde edilen ekstraktlar yonca, mısır, turp, soya ve şalgamda (Mitich, 1991), kök gövde ve yaprak ektraktları kanola, soya ve kışlık yulafta (Novak, 2007), kök ektraktları ayçiçeğinde (Kazinczi ve ark., 2004) havuç, kırmızı turp ve marulda (Galzina ve ark., 2011) çimlenme ve gelişmeyi baskılamıştır. 

A. theophrasti ayrıca mısırda zararlı olan Heliothis virescens, H. zea, ve Systena frontalis; soyada hastalık oluşturan Phomopsis sojae, Colletotrichum dematium ve C. gloeosporioides, gibi bir çok zararlı ve patojene ve nematodlara da  (Meloidogyne spp.) konukçuluk yapmaktadır.  Aynı zamanda sahip olduğu güçlü lifleri sayesinde imam pamuğu mısır, sorgum ve soya fasulyesi gibi bitkilerin makineli hasadına engel olmakta, hasat makinelerinin arızalanmasına neden olmaktadır (Shimizu 1998). 

Kontrolü: Sezon boyunca çimlenebilen imam pamuğunun sürdürülebilir etkili mücadelesinde; münavebe, kültürel işlemler ve çoklu herbisit uygulamalarını kapsayan değişik yöntemlerin kullanılması gerekmektedir. Bir defa bulaştığında imam pamuğunu (tohumları uzun ömürlü) eradike etmek çok zordur. Bu nedenle bulaşık olmayan sahalara bulaşmanın önlenmesi amacıyla koruyucu önlemlerin alınması yüksek önceliğe sahiptir (Warwick ve Black, 1988). 

Tohum temizliği genellikle tohumluklara uygulanmakta olup, hayvan yemi olarak kullanılan tahıllar ve yağlı tohumlu bitkilerin tohumları ile istilacı bitkiler yayılmaktadır. Özellikle yem fabrikaları, un fabrikaları, ahır vb yerlerin etrafı ile bu ürünleri işleyen fabrika atıklarının döküldüğü döküntü alanları istilacı bitkilerin bolca bulunduğu alanlardır. Bulaşık olmayan bölgelere bu gibi ürünlerin naklinden önce tohum temizliği yapılması gerekmektedir. Ayrıca, imam pamuğu hayvanların sindirim sisteminden çimlenme yeteneğini kaybetmeden geçtiği için hayvan gübreleri mutlaka çok iyi fermente edildikten sonra arazide kullanılmalıdır. 

İmam pamuğu tohumları genellikle toprak yüzeyine yakın 2-3 cm derinlikten çıkış yaparlar. Bu nedenle yapılacak derin sürümle fide çıkışı engellenebilmektedir. Çıkış yapmış bitkiler tohum bağlamadan önce imha edilmelidir. 

İmam pamuğu genellikle mera veya orman arazilerinde problem oluşturmamaktadır. Tohumla üreyen diğer yıllık bitkilerde olduğu gibi imam pamuğu topraktaki tohum bankası tükenene kadar tohum üretimi engellenerek kontrol edilebilir. Ancak, tohumların toprakta canlılığını uzun süre devam ettirmesi bu bitkinin eradikasyonunu güçleştirmektedir. Bu nedenle bitki tohum bağlamadan önce biçilmeli, kesilmeli, sökülmeli veya herbisit uygulanmalıdır. 

İmam pamuğu ile kimyasal mücadelede tarım yapılmayan alanlarda erken dönemde glyphosate, picloram, 2,4-D uygulamaları başarılı sonuçlar vermektedir. Tarım yapılan alanlarda yetiştirilen kültür bitkisine bağlı olarak değişik herbisitler kullanılabilmektedir. Çimlenmeden önce metribuzin kullanılması imam pamuğunu kontrol etmektedir. Şeker pancarında kontrolü için ekim öncesi herbisit uygulamasını takiben çıkış sonrası herbisit kullanımı gerekmektedir (Starke ve Renner, 1996). Herbisitlerin çıkış sonrası uygulamalarında dikkat edilecek en önemli husus bitkinin yapraklarının uyuma dönemlerinde değil (akşam, gece ve sabah saatleri) yatay pozisyonda olduğu gündüz vaktinde uygulama yapılmasıdır. Aksi taktirde herbisitler imam pamuğu yapraklarına tutunamadan toprağa düşecektir. Diğer yandan son yıllarda  bitkinin herbisitlere direnç kazandığına ilişkin veriler dikkate alındığında (Mittich,1991) imam pamuğunun entegre mücadele çerçevesinde idaresi büyük önem kazanmaktadır.  

İmam pamuğunun mücadelesinde biyolojik mücadele ajanlarının saptanmasına yönelik çok sayıda araştırma bulunmaktadır. Potansiyel bir biyolojik kontrol ajanı olarak Niesthrea louisianica Saller (Hemiptera: Rhophalidae), nimfleri Misisipi’de (ABD) imam pamuğunun çoğalma kabiliyetini önemli derecede azaltabilmektedir. Misisipi’de pamuk ve soya alanlarında böceğin geniş popülasyonları saptanmış olup, laboratuar çalışmalarında tohum üretiminde % 98-99 azalmalar meydana getirmiştir (Warwick ve Black, 1988). Aynı zamanda Verticillium dahliae Kleb. ve V. nigrescens Pethybr imam pamuğunda simptom oluşturmaktadır. V. dahliae'nin biyolojik kontrol ajanı olarak kullanılabileceği ileri sürülmüştür. Ancak yapılan sera denemelerinde soyanında etkilendiği tespit edilmiştir. Diğer yandan imam pamuğunun doğal bir patojeni olarak Fusarium lateritium Nees mikoherbisit olarak kullanımı dikkat çekici bulunmuştur. 


ÜLKEMİZ İÇİN TAŞIDIĞI MUHTEMEL RİSKLER
A. theophrasti güçlü rekabet yeteneği ile özellikle sıraya ekilen bitkilerde büyük sorunlar oluşturmaktadır. Bitki ülkemizin yağış alan sahil kesimlerinde ve geçit bölgelerinde hızla yayılmakta ve yeni alanlara bulaşmaktadır. İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde sorun oluşturacak boyutlara ulaşmamıştır. Bununla birlikte bu bölgelerde yeni baraj ve göletlerin yapılması, daha önce sulanmayan alanların sulamaya açılması bu alanlarda ise ikinci ürün mısır ve soya tarımının yapılması nedeniyle bu alanlar bitkinin muhtemel yeni istila alanlarını oluşturacaktır. Daha önce belirtildiği gibi bir bitkinin 17.000 adete kadar tohum oluşturması istila kabiliyetini artırdığı gibi tohumların toprakta 50 yıl kadar canlılığını koruması da eradikasyonunu güçlendirmektedir. 

KAYNAKÇA
BAILEY, L. H., and E. Z. Bailey. 1976. Hortus Third. MacMillan Publishing Co., Inc., New York.
BEAUER, T.,A., D.A. MORTENSEN, G.A.WICKS, T.A.Hayden and A.R.Martin, 1991. Environmental variability associated with economic threshold for soybeans. Weed Science 39: 564 – 569. 
BONIFAS, K. D., LINDQUIST J.L. 2006. Predicting biomass partitioning to root versus shoot in corn and velvetleaf (Abutilon theophrasti). Weed Science 54: 133–137.
CAREY, J. BOYD, JAMES J. KELLS, KAREN A. RENNER. 1993. Common Weed Seedlings of Michigan. Department of Crop and Soil Sciences Michigan State University Extension. Bulletin E-1363. http://www.msue.msu.edu/msue/iac/e1363/e1363.htm [27 Oct 99].
CAMPBELL, R.T. HARTWIG, N.L. 1982. Competition between corn, velvetleaf and yellow nutsedge. Proc. Northeastem Weed Sci. Soc. 36: 2-4.
DAVIS, P. H., 1966.  Flora of Turkey and The East Aegean Islands. Vol. 2 Univ. Press., Edinburg .
DEKKER, J. MEGGITT W.F. 1983a. Interference between velvetleaf (Abutilon theophrastii Medic) and soybean (Glycine max (L.) Merr) I. Growth. Weed Research Volume: 23, 91 – 101. 
ENOMOTO T. 1997. The first record and the origin of naturalized plants in Japan (in Japanese). Journal of Weed Science and Technology 41 (Supplement): 204-205.
FOLLAK S., ALDRIAN U., SCHWARZ M. (2014): Spread dynamics of Abutilon theophrasti in Central Europe. Plant Protect. Sci., 50: 00–00.
GALZINA, NATALIJA; ŠĆEPANOVIĆ, MAJA; GORŠİĆ, MATİJA; TURK, IVANA 2011. Allelopathic Effect of Abutilon Theophrastı Med. on Lettuce, Carrot and Red Beet Herbologia; May2011, Vol. 12 Issue 1, p125 
ISIK, D., 2005. Samsun İli Koşullarında Soya Fasulyesi (Glycina max (L.) Merr.) İle İmam Pamuğu (Abutilon theophrastii Medik) ve Domuz Pıtrağı (Xanthium strumarium L.) Arasındaki Rekabetin Ve Yabancı Otların Farklı Zamanlarda Yok Edilmesinin Soya Verimine Etkisinin Belirlenmesi. Doktora Tezi.  Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Bitki Koruma Anabilim Dalı Ocak, 2005.
KASA, M.. 1975. Karadeniz Bölgesi Mısır Tarlalarında Gorulen Onemli Yabanci Otlar ve Savasimları  Üzerinde Araştırmalar. Uzmanhk Tezi. Bolge Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü, Samsun s 62.
KIMBERLY D. BONIFAS JOHN L. LINDQUIST (2009) Effects of Nitrogen Supply on the Root Morphology of Corn and Velvetleaf, Journal of Plant Nutrition, 32:8, 1371-1382, DOI: 10.1080/01904160903007893
LINDQUIST, J.L., B.D. MAXWELL, D.D.BUHLER J.L.GUNSOLUS, 1995. Modelling the population dynamics and economics of  velvetleaf (Abutilon theophrastii) control in a corn (Zea mays) and soybean (Glycine max) rotation. Weed Science, Volume 43: 269 – 275. 
LINDQUIST, J. L., D. A. MORTENSEN, A. CLAY, R. SCHMENK, J. J. KELLS, K. HOWATT, P. WESTRA. 1996. Stability of corn (Zea mays)–velvetleaf (Abutilon theophrasti) interference relationships. Weed Sci. 44:309–313
MITICH, LW. 1991. Intriguing world of weeds–velvetleaf. Weed Technology. 5: 253-255.
MUNGER PH, Chandler JM & Cothren JT (1987) Effect of water stress on photosynthetic parameters of soybean (Glycine max) and velvetleaf (Abutilon theophrasti) interspecific competition. Weed Science 35, 15–21.
REGNIER, E. E., M. E. Salvucci, and E. W. Stoller. 1988. Photosynthesis and growth responses to irradiance in soybean (Glycine max) and three broadleaf weeds. Weed Sci. 36:487–496.
SCHWEIZER, E. E. Bridge, L. D. 1982. Sunflower (Helianthus annuus) and velvetleaf (Abutilon theophrasri) interference in sugarbeets (Beta vulgaris). Weed Sci. 30: 514-519.
SPENCER NR. 1984. Velvetleaf, Abutilon theophrasti (Malvaceae), history and economic impact in the United States. Economic Botany 38: 407-416.
STERLING, T.M. PUTNAM, A.R. 1987. Possible role of glandular trichome exudates in interference by velvetleaf (Abutilon theophrasll). Weed Sci. 35: 308-314.
TOOLE, E. H., E. BROWN. 1946. Final results of the buried seed experiment. J. Agric. Res. 72:201-210.
WARWICK, S. I. ENO BLECR, L. D. 1988. The biology of Canadian Weeds. 90. Abutilon theophra,s/i. Can. J. Plant Sci. 68: 1069-i085.
WINTER, D. M. 1960. The development of the seed of Abutilon theophrasti.L. Ovule and embryo. Am. J. Bot. 47: 8-14

RESİMLER
  

  .

.
  

  .

.
  

  .

.
  

  .

.
  

  .

.
  

  .

.
  

  .

.
  

  .

.
  

  .

.
  

  .

.

POTANSİYEL DAĞILIM HARİTALARI

VİDEOLAR

Video1

.

Video1

.

Google Maps